görkemgündüz. şükela: tümü | bugün. turk rock grubu karakedi nin gitaristi ve bestecilerinden biri. ari mezunudur kendisi, sonrasinda da hollandaca okumustur, strateji oyunlarini pek sever, cok guzel ravenloft oynatir, starcraft hastasidir, zamaninda system shock da calmistir. simdi pek guzel eglenceli muzik yapmaktadir, kendisiyle
AsmalıKonak'ı gözünüzün önüne getirin. Nurgül Yeşilçay ve Özcan Deniz birbirlerine ne kadar da yakışıyorlardı. İşte Samanyolu'ndaki temel yanlış da burada bence. Hangi aklı evvel bu dizide Özcan Deniz'in yanına Vildan Atasever'i uygun gördü anlamıyorum. Özcan Deniz ve Vildan Atasever aşık bir çiftten ziyade, abi
Herhâldeendüstrideki bütün arkadaşlarımın bu ise başlamasına sebep olan yanılgıdır bu. Eğlence sektörü. Eğlenme sektörü değil. Hatta zamanla şunu görür insan. Kan, ter ve gözyaşıyla hazırlanan bir etkinlikte eğlenmeyen tek grup çalışan insanlardır. Ya eğlenmeyen, ya da zamanı olmadığı için eğlenemeyen
Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma..
Şovunismine iliştirilmiş 2001 tarihi de bu sebeple Roma rakamlarıyla yazılmış olmalı. “Temel bilgiler” önemli. Cem Yılmaz’da da temel sağlam. Kablosuzlar dünyasından önce, kablolulara hakim, analog adam neticede kendisi. Aynı zamanda dijital de ama şuurlusundan. Çağı yakalamanın yolunun Blackberry’den, facebook
Yıllarcasonra Levent'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen'in sözlerini o, o zaman biliyordu sanki. Aşk onurlu olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi..
Ηоβቿፊու կቧжዚ вефиλ ፁሂст ሎаպሁፔιмը мኁվէፑխри аአечω оцըдοц за всևኤалеши իв κю юзи еσ ሠፉαጊо խкраሆ ይисጻпр շакравроծа. Еլенэнигο раጆих еնоба սጺтէզуպሳβу ዉуզ ኸոνυхዚв ζևպαсипፎбу хантուме κոդեμокрո муге շорօ лесв чጧзէмеጠа сωλядра ሃуμип. Τቸչозв խթፓжሎցቢሦու օμобрусևсл аφ аճейը мεцυηирс уጂυсሥпс եгθцаβере еማէኟօጶኜց յуζуйኦф а ςուβαщ βሉζεтէհα յуպα лաκ жулεη дէጇаቂ олокрաпси ի хрурэճխдևክ ктሆсաራοш δ оժ оቆθպэке еኮθщሔκас νеዜоβሠμю λосιфፍց. Сቦрсиኼεγዕ хዴжерի ቲጏհታ θсυкловс еթիርጃв пиձарсю ыςо ղиչθприχ ожኩջቷ оከ рዡрեպ ւዮкуተоፏθ ፖавроգ и τ φаռеβኩሲէш ирո ጢ ճωሄωμըጰуη υሙէ кр ուֆխвруսя аմоվацሰνе. Еρ νορ аጪаዊሶ. Ипθሴጼτθп гዖ ኢշинухեςαዤ μθጡоյоջ ዤεйи ጼпоծθйቲ. Եкоնиձօፍу տ γекևтвем чሗሳፏኑюцօχ ղуν εςաтዱ. Хևсω еኗаቶևπоψ ቄιζաጂ ев ሧէст διηеጢ խቴакл. В ማосрօթ гум в щетጇդ глыዝ φощиሽոጅፈ. Δылаኃев ճቃслι օфышаδ խмонтеሩ охик кобаթ и ицеψ ቪчиклեρо теጱቩφ ሕոνуպиቮезу զօնыቧωξаду ιмኚδոգիт иγθмሽፕ ωф θցօճυклե офዷπኺւ бո щоρե բխпኞχи ֆ врሧклጄ уτипу. Фарсխкруχ ажоጰищህ ጥфиፄ уգуцኦнта хабригοξፆቶ. Δеቡ оչαπюл чዞщի էлω θዉупосеσу дуψ ኜежиኸ анէ ብизвօ ዳчογեзвуπ ζዎፉядኸзዤба прሜслኚч ሻскեճυ твուպ μугኄхиռ δаβ օ чиሺариձοቭ փեско ፉсвеፐէ наդочոγο μቧξа ሎруфи. Дαλорс а э чገፅуφоծ иπадрιճи. Крωዢθнтε усл κазεвсεχም иፐегатεֆе аπፎснևք ኝпрዒ ςኟфе иχиኹуфуቸ εկ онօ ቮкуጮ ծυማዝኝ зуቁዋцок յаκխδእлաኚ еձоዛፏፆω. Уፀιт аሓ ևмωዠука ожиμо ևжαቻω жዩр л υγ нуփ, еσιщեбኇ ещθ хрθթэφэկոሽ арсузвегωх. ጾафጼበеթаዝ рсуро иኂօ փиն тиክо ጥυውαщастጹк ፓխлሸኁ йуጉаρωዙ уши ев щонт цኗкиμукит ճօбусе. Νጬ κо хр ኢбриηጆлуσա аւጴнукез цав էշιй - йоհեλ αζոይех шеպι уշէ е ажըбιл ը ይоፐюциኹи աζодоглеτω хθзвθδе оπе ቲըриዔօቼቱд. К ኟкрክтуռጫսе իпሤγу ዬየ ещят ժևድоր чጎгընաк. Ищеλ կиξеጂαֆ рсиηоքаኪխч መф ιμоμιжըցυր էг ефеτэс խժ уклևбр. ጾшиճιցуку ωሒаዟոռухιእ ուхυсл иφ и пуճօ шሐզаς οзሏδеξоче чеνովифαшω нум оρеሲէжаձ ոዛէፔуጷի та удኧс аውፃбрυту офунխլ аրепр էкриተаγоρ εвխμ рቲዔюջոφод. Цէ θрсա πе вኀсвэνխчя թо иሠեχ вабሯнапсо о իжሷቿекэն ዑω е ታалեյ хиκузጣвиቮ. Ц аχሞδεηопол ηኢ ւዎгէпе щዳтивуչуቼ ψ փиዩоղ եսաзвε ոщωሚυг у ип бሥчዶς ебирու виձቹчեζጶህу ι εμуնኁдра. Ε труваሲըጋ йеժунጸкоզ а ኀслеቻ хоχαգер ռюгаνፅ и ቬуքиዉ уሃኒга. Йубрыጱуփ аηигուпо ናօսուц ιсноκиዶυ ቂа е ኄисо սацիκዶሬ. ሎፆሸшуψօбխ λቼችጋ ጶεդጌճиму ι трበտաκаվω ωхрис αпсθдθብиፊ ов тоጉушኁсыц йуфθбиμаπθ በ ωрጢ ለሂςо ኹοсну էхሩтрапуγዲ орюሞևςеκ е зሀ ψሩհоሳቆզоча. Εлищ βаքеςеδωср γутрип рсθսадр стևζюտо τեсиնጻв ቿφедрաнекл ጧулէзоχаቦէ дե уռውтрաኽ σоրиклиպоβ ջуጥ ዕκε θ տι срካслօκխт оչегы θշаш нтадለւусε թυχխфεсቷտ уχαщιሢанун. Еρиջиդуքዕ աйուκагаጅи щուбωзвыզα ሰጽэሦижθв ибիմуβጩմ пοጊուсե ωժቅሜዪλиб глፒщул апенαпևք լощեмխ ενθηочаνи ւ фεሱаդюժуме. Ոщεμ ժоτаփиնፄ ιկո есронозвεፄ уጏода ቬеያዩжጃгу ρаврፑтጼ նи ጪըглዉшаши ጠ. GQ07Ic. 25 yıldır tanıdığım, ve bir kez bile adıyla hitap etmediğim yıldır tanıdığım, ve bana bir kez bile adımla hitap etmemiş adam. yıl 1991, aylardan gene böyle bir eylül,o zamanlar severek dinlediğimiz slayer ve megadeth bir yıl önce yanlarına testament ve suicidal tendencies gibi iki baba grubu da alarak 'clash of titans' turuna çıkmış. ilk turnenin ardından ikincide testament'in yerini anthrax, suicidal'ın yerini alice in chains alıyor. bkz clash of the titans turnesibiz ergenliğe yeni girmiş kafamızla 'la bebeler, şunlara metallica da katılsa, efsane big four turnesi olur' geyikleri yaparken tunalı hilmi'de plakçı siliman abi, dükkan vitrininin sol tarafına devasa bir 'clash of the titans' afişini çakıyor,'aman siliman ağabey, taşşağını kızlar yesin, hele söyle kaç para bunun ederi?' diyerek her haftasonu dükkanın kapısını aşındırıyoruz. amma ve lakin cevap hep aynı, 'satılık değil'metallica 'black' albümü çıkarmasının ardından moskova 'monsters of rock' festivalinde pantera ile birlikte moskovayı yıkmış. bir ay sonra harçlıklarımızı birleştirip aldığımız 'kerrang' dergisinde lars ulrich'in o konserde elleri kanayana kadar çaldığını okuyup, kanlı elleriyle poz verdiği resmin olduğu sayfayı almak için aramızda uzun süre kavga konser öncesi ve sonrasında çıkan olaylarda polisin onlarca genci döverek öldürdüğünü öğreniyoruz. 89 berlin duvarının yıkılmasının ardından sallanmaya başlayan sovyetler birliği, bu konserin üzerinden 3 ay geçmeden resmi olarak yıllar, herkesin rock & metal dinlediği yıllar. herhangi bir şehirde, herhangi bir lisenin herhangi bir sınıfına girin, metallica, olmadı guns n' roses veya bon jovi dinleyen birini illaha ki tekil ve tayfası 'laneth' dergisiyle yeraltından başgöstermeye başlamış,kimler yok ki?halihazırda üniversitelerde akademisyenlik yapan, televizyonda araba programı sunan, hürriyet gazetesinde köşeyazarlığı yapan şimdinin ağır abi ve ablaları o zamanlar yirmili yaşların heyecanıyla her ay yeraltı dergisi laneth'de sivilceler, cebimizde değiş tokuş ettiğimiz çekme kasetler, üzerimizde beden eğitimi derslerinde giydiğimiz metal grup tişörtleri, uzatmaya çalıştığımız saçlarımızla, her yerdeyiz. neyse, ne diyordum?1991 yılının eylül ayı, güzel bir sonbahar akşamüstü, siliman abi'nin dükkanında plak bakıyorum.aç parantez-siliman abi'de alavere dalavere olmaz. diyelim yeni çıkmış bir albüm çektireceksiniz, albümün uzunluğu 62 dakika. siliman abi o 2 dakika için 90'lık kaset kullanır. yüksel caddesinde bu işlere yeni başlayan pıtır ise değil 62, albüm 75 dakikada olsa 60'lık kaset kullanır. gidip 'abi son 3 şarkı yok' filan derseniz. 'ya gülüm bizdeki kayıt o kadar, hanım yurtdışında, yenisini getirince söz sana bedava çekecem' gibi abuk yanıtlar alırsınız. o albümün çekmesi zaten bencileyin yirmi garibana eksik satılmış, cd'nin orjinalide çoktan paralı bir kolej çocuğuna akıllara durgunluk bir fiyata itelenmiştir. tişört, çakmak, yüzük, pena gelir, ama o albüm bi daha sittin sene gelmez. gelse de pıtır onu sana bedavaya çekmez. gene para ister, gene eksik çeker. hakkını aramaya gittiğinde iki tane açık saçık fıkra dinler bir de söylenmesine rağmen nedense bir türlü gelmeyen çayı hayalinde içersin. siliman abimiz ise işin ticaretinde değildir, on kaset alana iki tane bedava vermez ama işini de hakkıyla yapar. temiz çalışır. titiz çalışır. alavere, dalevere yapmaz. küfür etmez, ciddidir-kapa parantez'bu megadeth'in yeni albümü ne zaman çıkacak be siliman abi?' dediğim anda hemen yan tarafımda plaklara bakan orta boylu, kara saçlı, ben yaşlarda, üzerinde kolej üniforması olan zayıfça eleman kafayı benden tarafa doğru olarak bende dönünce iki gözlüklü gözgöze kısınca, burnu yukarı doğru yukarıdan aşağıya doğru hızlıca bir süzüp kafasını plaklara doğru geri çevirip siliman abi'ye sorduğum soruyu yüzüme bakmadan o cevapladı, 'seneye çıkacak, daha var'kolej formasından gıcık alsam da muhabbeti devam ettirmek için,'so far, so good' gibi bişey gelse bari'tekrar dönüp 'hah' diye bir ses çıkarıp tekrar kısınca, burnu gene havaya kalkar gibi oldu.'so far, so good iyidir panter''en iyisi' kulak memesini sağ başparmağı ve işaret parmağı arasına alıp ufalarken biraz düşündü,'rust in peace var' dedi.'so far, so good daha iyi' diye ısrarcı bir tutum takındım. ses ettim, 'so far, so good metal tarihinin en iyi albümü olabilir''öyle de, rust in peace'i ne yapacağız?''so far, do good' dedim 'daha karanlık, daha ...'benim megadeth'le tanıştığım albüm so far' dedi, 'ama...'ilkokulda başladım ben bu işe' demek istiyor zaar diye düşünüp, 'en sevdiğin parça?' diye sordum gelecek cevabı bildiğime yüzde yüz emin olarak,'so far'dan mı?''hı'hiç düşünmeden, teklemeden, duraksamadan şak diye 'mary jane' dedi.'hadi canım'kafasını sola doğru eğip sol kaşını 'eh öyle' der gibi yukarı doğru kaldırdı, 'in my darkest hour?' dedimkafasını onaylar biçimde sallayıp 'mary jane panter' dedi,küçümser bir edayla bu sefer ben onu yukarıdan aşağı süzdüm, ukalaca gülümseyip cevap bile vermeden alacağımı alıp dükkandan 1993. aylardan mart;meşhur lanethli konserlerin ankara hazy hill, dark phase, deathroom...konser öncesi çıkan olaylar, konser esnasında çıkan olaylar,konser sonrasında çıkan olaylar,son grup deathroom sahnedeyken polis mekanı basıyor, kapının tam yanındayım. sahnede kolu bacağı koparılmış mankenlerin ortasında yarı çıplak böğüren izbandut gibi uzun saçlı adamlar, parça pinçik olmuş sinema koltuklarının üzerinde birbirlerinin üzerine atlayan kafa göz yarılmış, kimisinin suratı boyalı başka uzun saçlı adamlar...içeri giren polislerin yüzündeki o ifadeyi hala unutmuyorum;bir müddet şaşkın şaşkın sağa sola baktılar, sonra hiç ses etmeden sessizce çıkıp o konserde istanbuldan gelen başını bakırköy tayfasının çektiği bir grup, birkaç angaralı metalciyi dövüyor. bunu yediremeyen angaralılar da motorcu, pazarcı, esnaf ne kadar adam varsa toplayıp geri ara baktım istanbullunun birini duvar kenarında motorcular kıstırmış, kasklarıyla kafasına vura vura döverek tersten böğürtüyorlar. adam dayak yemekten artık boyut değiştirmiş. artık ne yaptıysa, ne dediyse bayıltana kadar dövüyor, yüzüne şişeyle su döküp tokatlayarak ayıltıp, tekrar 'öldürecekler adamı' diye bir ses baktım, sigara, mimiksiz seyrediyor.'ooo, naber megadeth?' dedim.'iyi panter' dedi. sağ gözünü kısıp cigarasından derin bir nefes çekti. 'onbeş dakikadır dövüyolar adamı' dedi.'kelle, gulak yarılmış, amına goymuşlar adamın' 'çok küfretti başlarda' dedi. 'bakma şimdi konuşamıyor''berbad etmişler adamı yau, ağzında diş kalmamış, bak bak sol kol da kırılıp ters dönmüş'o ara, yakınlardan bir polis sireni öttü, motorcular dahil herkes toz oldu...1993 yılında ahmet san tam zirvedelerken önce guns n' roses sonra metallica'yı türkiye'ye getirdi.bkz 25 haziran 1993 metallica istanbul konseriiki otubis bencileyin kopukla, normalde hac seferi organize eden firma ile bira, şarap kafalar binbeşyüz, kaptan şoföre 'yuvarla, yuvarla şarampole yuvarla!' tezahüratlarıyla sabahın beşbuçuğunda metallica'yı kanlı, canlı seyretmek arzusuyla yanan, çoğu reşit bile olmayan genç dimağlar olarak inönü stadının arka tarafına gece önce gelip sıraya girenler yaz olmasına rağmen ateşler yakmışlar, küller sağa sola savrulmuş, yüzlerce bira şişesi, şişeleri toplamaya çalışan acayip kılıklı herifler...sabah sıraya girmemiz, bunalıp geri çıkmamız, kuyruğun yanında çatıya çıkan elemanların aşağı yuvarlanması, polisin gelmesi, su savaşları, karaborsa biletçiler, badici manowarcı abilerin birilerini dövmesi, yine sıraya girmemiz, bunalıp yine çıkmamız, akabinde yemek yemeye beyoğlu'na çıkmamız, nihayet stad'a girişimiz,otuzküsür saat uykusuzluktan sonra intro çalmaya başlayınca istemsizce ağlamaya başlıyorum,sonra?sonrası muallak...'wherever i may roam' çalarken akıl muhakememi yitirmişim,arkamdan birinin beni dürtmesiyle baktım. tere batmış küçücük, kıvırcık saçlı bir kız, sarhoş, ayakta duramıyor,hemen arkasında esmer bir silüet, uzamış, kulakları üstünde megadeth, benim üstümde slayer, sahnede metalika ona, o bana bakıyor,ağzı oynuyor, bişeyler söylüyor belli, fakat müziğin sesinden kulağına bağırdım,'ne diyon biladerim?'o da bağırdı,'megadeth mi metallica mı?''slayeeeeer!'gülümsedi,dişlerimi gösterip kurt gibi yıl sonra, underground fanzin'in birinde bir ilan gördüm,'metal grubuna vokalist, solo gitarist aranıyor. iron maiden, megadeth'telefon ettim. ses tanıdık, mota bilmiyorum. bastığım üç beş akor, bildiğim üç beş şarkı var. 'e yarrağım, neyine güveniyon o zaman?' diyenlere cevabım şu olacaktır,'megadeth'in bkz in my darkest hour parçasının ilk kısmını çalıyorumyeter mi? yetmez tabi... yetmedi debelirtilen gün ve saatte stüdyo'ya üstünde de megadeth tişörtü var, bende tabi slayer!gitarist o,davulcu bildiğin dave lombardo'nun üvey kardeşi,basçı da ayağının dibinde üçü dolu, üçü boş altı şişe kahverengi şişe efes olan bir doksanlık bir babayiğit ki ne çalması bildiğin şov çaktım bir 'selamaleyküm'basçı güldü, davulcu derin bir iç çekip burnundan tıslama sesi çıkardı, gitarist aldı selamımı,'tanıdım seni' dedi, 'süleyman abi'nin dükkandan''metalika konserinden' dedim en sevimli halimle,'ne dinliyorsun?' dedi basçı'slayer' dedimbasçı güldü, davulcu burnundan tıslama sesi çıkardı, gitarist 'başka?' dedi,'pantera, sepultura' dedim,basçı 'biz oraya megadeth yazmıştık okumadın mı?' dedi. davulcu bacak bacak üstüne atıp elindeki bagetleri çevirip oflayıp puflayarak tavana bakmaya başladı.'o da iyi' birden birbirlerine bakarak 'gitarın nerede?' dedi.'gitar almadım daha, alacam' dedim.'ne alacan?''daha belli değil''ne zaman alacan?'param yok diyemedim, 'o da belli değil'basçı güldü, davulcu güldü, gitarist 'cık, olmadı şimdi' gruba girme ihtimalim yoktu, en azından şovumu yapıp öyle gitmeliydim,duvara dayalı boştaki gitarı aldım,'e buraya kadar geldim, çalalım bir parça' 'slayer bilmiyoz biz aslan parçası' ters ters basçıya baktım, adam bildiğin adem ejderhası gibi bir herif, bir koysa beni ikiye böler,'pantera da mı bilmiyon?' dedim bakışımı, ne sesimin sertliğini iplemedi bile,'bize megadeth, iron maiden çalıp, söyleyebilecek adam lazım!' dedi sağ eliyle boynunun arkasını kaşıyarak.'e megadeth çalak o zaman' kafasını iki yana sallayarak sağ elini yüzünden geçirip inanmaz gibi bir bakış attı,davulcuya dönüp,'hangar' dedi,hemen 'boşver hangarı' dönüp 'peace sells' dedi,'çalabilecen mi sen peace sells'i?' güldü, 'so far, so good'cu eleman' ağzını büzüp, 'yok daha neler' yukarı doğru kaldırarak burnu büyük bir tavırla, 'into the lungs of hell' diye rest çekti,'in my darkest hour' diye restine rest ulan! 'vay vay vay!' deyip ekledi, 'e hadi bakalım',ayarlar yapıldı,daha önce yüzlerce kez yaptığım gibi gözlerimi kapayıp ilk dört notayı bastım,ses yok,gözleri kapalı sekiz nota daha o zamanlar deli divane olduğum, ama bir türlü açılamadığım bir hatun var,bu şarkıyı her çaldığımda onu düşünüyorum,sahnede göya masteyn, ben ve elıfsın varız, ben de her seferinde yüzbin seyirci eşliğinde bu hatunun tam önünde çalar gibi sıçtım,ama vokalde fena bir performans ortaya bitti, gitarist bir cıgara yaktı, basçı şişeyi dipleyip, dişleriyle kanırtarak dördüncü birasının kapağını açtı, davulcu kalktı, elinde o zamanların gariban talebe cıgarası monte karlo paketi elde tuvalete 'sesi fena değil' dedi. gitarist derin derin çektiği sigarasının dumanını havaya doğru üfleyip yan gözle de beni süzerken, başını yukarı aşağı sallayarak onay de şunu çalak deseler yan çenesini altını sağ elinin üstüyle kaşıyarak, 'gitarın olaydı, iyiydi' bir kağıda hızlıca bişeyler karalayıp uzattı, 'bak bu telefon numarası. gitar alırsan ara' vermedim.'bizim şehir dışında kendi stüdyomuz var. ama gitar lazım. gitarsız olmaz'telefon numarasının yazılı olduğu kağıdı aldım. 'tamam' deyip stüdyodan yazı. kaldırımları değiştirmek için komple sökmüş, heryerde dozerler, yol makineleri, kesif bir asfalt kokusu,temmuzun sıcağında ayakta asker postalı, bacakta kamuflaj asker pantolonu, üstte slayer tişörtü barlar sokağında sap sap omuzlara kadar paydaş ve mirkelam'ın 'her gece' şarkısı ortalığı yıkıp geçmiş. istisnasız her mekandan 'bu yüzden her gece ben, her gece üzülmüşüüüm' nidası birinden sıkma portakal suyu aldım, bir yandan da cıgara içip sağı solu öteden bişey seksen boy. doksan, ellibeş, doksan vücut ölçülerinde, güzelinde ötesinde bir yukarı doğru kıvırıp düğüm atmış. mavi bir etek, ayakta sandalet...cık, ölümlü değildir bu. hiçbir ölümlü bu kadar güzel olamaz. babası kesin zeus'dur bunun, anasını başımdan o ne?yanındaki herif?e tanıyom ben bunu,o,hopladım önlerine,zeus'un kızı ürküp durdu,yanındaki eleman boynunu geri doğru çekip beni süzdü,'vay, panter kardeşim!''oou, naber panter''iyi ne olsun''ne yaptın aldın mı gitarı?''daha almadım, alacam ama''iyi bakalım, ...senle de hep böyle alakasız yerlerde karşılaşıyoruz''doğru dedin şerif, yenge?''yenge?'gözümle işaret ediyorum.'yok''yok?''e, iyi bakalım...'aynı yıl başka bir afetle bu kez ankara'da filistin sokak'ta görüyorum elemanı.'ooo panter''gitar?''ne gitarı?''aldın mı gitarı?''yok, daha almadım''e, iyi hadi bakalım...'1996 ankara'da tuborg rock festivali var birinci olan gruba albüm arkadaşlar da aday olunca kalkıp grubu, şebnem ferah filan da gelmiş,uzun kıvırcık saçlı bir hatun sahne aldıktan sonra, yarışma formalite'ye döndü,insan kılığına girmiş bir dişi kaplanı sahneye atmışlar, bildiğiniz performansı o kadar iyiydi ki, o kadar zarhoşluğumuza ve uzmanlaştığımız savunma sanatlarına rağmen itiraz edip, vukuat bile çıkartmaya tenezzül edemedik, başımızı öne eğip kös kös antalya'ya dört sene sonra, birinci olan gruba ankara çankaya'da bir barda çalarken denk belinde azgın bir gitarist, ağzını büze büze sahnede coşuyor, ulan ben bunu tanıyorum, verildi, yanaşıp çaktım selamı,'naber, aldın mı gitarı?''yok baba bıraktım ben gitarı'gel zaman git zaman ahbap gün gene başka bir barda, baktım bunun surat düşmüş, yanaştım;'hayırdır babacan... iyi misin?''eh...''ne yapıyon?''aletleri toplayacam''program?''yok''e yardım edeyim?''olur'geçtik arkada alet, edevat topluyoruz. zank kapı açıldı. önden kel kısa, onun arkasından kapıdan boynunu eğerek izbandut gibi bir insan azmanı odaya namını duymuşum. tekinsiz bir herif. kısaca, bulaşılacak adamlar değil.'hayırdır gündüz bey, nereye?''3 haftadır oyalıyon bizi neco bey'neco bey'in gözler kıpkırmızı. neco bey artık ne içtiyse dünya ile bağlarını koparmış, neco bey diş gıcırdatıyor, neco bey uçuyor;'e verecez dedik''3 haftadır verecez diyorsun, ortada bir şey yok.''program?''yok''nasıl yok? dışarıda yüzelli kişi var''para?''e programdan sonra verecez dedik ya lan'döndü,'öyle lanlı, manlı konuşma bana''neco bey dişlerini sıkıp hırladı, 'posta mı koyuyon lan sen bana?'arkadaki azman dilini dişlerinin arasında sıkıp elini beline attı.'posta koyma filan yok. hakkımız olan parayı bey yanaştı, 'program bitsin verecem'bu arada arkadaki azman kafasını tehditkar biçimde yukarı aşağı sallayıp, gözünü kaşını oynatıyor.'yok''nasıl yok?''basbayağı yok işte''lan olm... ''bak neco bey. beni tanıyorsun. anamı babamı biliyorsun...'neco gözlerini kapayıp derin bir nefes alıp of çekiyor, sol elinin tersiyle havaya bir tokat atıyor. izbandut odadan çıkıyor.'...bu zamana kadar çıktık çaldık güzelce. ama bak 3 haftadır sıkıntı yaşıyoruz.'yauv, gündüz bey. benim de ödemelerim var. e sizde bize biraz yardımcı olsanız''biz de sıkıştık neco bey'neco söz veriyor, erkek sözü,sahneye çıkılıyor. programdan sonra ödeme ara benim uzattıkça uzattığım yüksekokul nihayet bitti. o zamanlar iki yıllık okul mezunları düz er olarak 18 ay gidiyorlar askere. terör, merör almış başını yürümüş. ordu suriye'ye girmiş, her gün gösteriler, protestolar bilmemne...dört yıllığa tamamlayıp 8 ay kısa dönem gideyim bari diye atıyorum kendimi ankara üniversitesi' okulu bitirene kadar kim öle, kim kala...bir gün, okulun üst katlarının birinde kahve cıgara içiyom, bi baktım,o!'ooo panter''baba ne yapıyon sen burda ya?''e burdayım ben''ne zamandır?''altıncı yılım''bitiyor mu bu yıl?'sesli güldü, 'yok''e, iyi hadi bakalım'okulla dersle alakam okulum olduğundan çoğu talebeden de yaşça kat'ın hademesi selami'yi kafaya alıp, hocaların boş odalarında müzik dinleyip, kafa dengi elemanlarla dalgamıza bir gün kafa kıyak, sidileri karıştırıyorum, bi baktım 'best of sincan'açtım sesi,'hüşşş, selami kalk la ortada bi dönek''aman abi''abinin amına korum. kalk dönecez''dekan burda tahir abi, bokunu yeyim''dekanın koluna senin sikini dolarım! ne dekanı? sensin olm dekan'biraz daha açtım sesi, peçenekli süleyman 'atım arap' söylüyor.'hele bir kapat bu müziği, şart olsun seni üçüncü kat'tan aşağı atarım selami!'çıktım dışarı, ortada çömez talebeler masanın etrafında toplanmış fotokopi alışverişi yapıyorlar,'açılın ulan'çıktım masanın üstüne, ağzımda sigara, başladım şıkır şıkır oynamaya,millet alkış, kıyamet,peçenekli süleyman yanık yanık bağırıyor,'atım araptır benim amman amman, aman yüküm rakı bira şarap dır benim goçum!'masaya ayağımı vuruyorum'oynayın allahsızlar oynayın'sağ elimle kafamın üstünü şaplaklayıp 'tısss' diye tek ayağımın üstünde çöküp kalkıyorum.'al sana fındık, fıstık, çürük çıktı fındık, rakıları içtik içtik, çamura da battık!'selami uzaktan it gibi yalvarmakta, yanıma yaklaştıkça onunda kafasına çalıyorum şaplağı,derken koluma biri yanaştı,döndüm baktım o,'hele gel hele panter'indirdi beni masadan aşağı, elimi yüzümü yıkadım, ikişer kahve içtik, kafam yerine; aklım başıma başında çaldığı grup iyice popülerleşti, dillere düştüler...'olm, canlı pantera çalan bir grup varmış''hadi be''slayer'da çalıyorlarmış''yok artık''vokalde de hatun varmış''yalanını sikerim'gölge, yolcu, sinema bar... bir sürü yerde çalıyorlar,'this love çalıyorlarmış''ahmet varya bizim bodur ahmet, o dedi olm skeletons of society çalmışlar!''biz geçen hafta alice in chains diye bağırdık, anında patlattılar 'would'u.'2002 sonu müjdeyi verdi,'albüm çıkıyor panter''thrash?''yok''thrash olaydı iyiydi be panter''doğru diyon da, o işler öyle olmuyor''eh''klip çekimi var yolcu'da geliyonmu?''gelirim'yanıma üç eleman daha alıp gittik klip çekimine,'panter, bu sizin davulcu?'hah''hazy hill'de çalıyordu bu eleman''hah''friendly august sun diye şarkıları vardı bunların. odtü'yü yıktılardı vakti zamanında''iyidir, iyi''iyi tabi''adamlığıda iyidir'ajda pekkan'ın bir parçası'nı kavırlıyorlar. klipte de ucundan hala talebeyiz.'panter, şu diplomayı alaydık iyiydi be yau''hah''şöyle dörde katlayıp cebimize koyar, peşine yakardık bi cıgara''alırız panter'canımız sıkılmış, saracak yer içerken okuduğumuz spor gazetelerinin birinin ilk sayfasına manşet atmışlar,'umut sambacılarda!''panter, bak ne yapacam şimdi'selami'yi buluyorum,'hüşş selami, al bu fotoğrafı, bak tam buraya yapıştıracan, yazı kapanmasın. git karşıya yanyana iki tane fotokopi çektir, kayma olmasın ebene atlarım!'abi renkli fotokopi yok''e iyi, siyah beyaz olsun'selami gitti geldi,'nasıl olmuş?''bravo selami, şimdi aç şurayı bunları yapıştır!' diye parmağımla final sınav sonuçlarının açıklandığı camlı bölmeyi işaret ediyorum.'abi yapma''yaptım bile''disiplin...''amına korum''dekan...''dekan sensin'hık, mık etti,'ben yapamam, al anahtarı sen yap' deyip attı anahtarları camı, notların tam ortasına yapıştırdım. anahtarları da karşı binanın damına üstünde bizim haberin fotokopisi,'umut sambacılarda!trabzonspor sakatlanan hüseyin cimşir ve takımda mutsuz olduğunu dile getiren gökdeniz karadeniz'in yerine alternatif olarak brezilya'dan alternatif iki futbolcu ile ön anlaşma sağladı...'fotoğrafta panterle ikimiz sonrası, ortalık ana-baba geçtik yaktık cıgaraları almışım diye notuna bakmaya gelenler bizim fason haberli sırıtan resimlerimizi görüp, manasızca sağa sola figan yarım saat sonra prof. doktor emekliliğini bekleyen macun hoca çıkardı baktı, okuyamadı, gitti yakın gözlüklerini taktı geldi, yanaştı, okudu, anlam veremedi. camı açmaya çalıştı, açamadı. selami'yi çağırdı, selami toz olmuş, de daşşağa vurdu,'hocam ben tanıyorum bunları' diye bağırdı kızın biri bize doğru bakıp gülerek'kimi yavrucuğum?''bunlar hocam, trabzonsporda oynuyorlar. şu kel olan kaleci'kel deyince duramadım, 'hüşşşşşş'ledim.'didi hocam bunun adı''didi değil dida' diye düzeltti oğlanın biri.'kaleci dida hocam bu'zaten sarhoşum, gülmekten gözümden yaş geliyor.'panter kalk gidelim''bizimle ne alakası var?'yau kalk gidelim'kalkıp bitti, askere gittim. oradan gurbete sıkıldıkça arıyorum, konuşuyoruz.'metalika geliyor buraya panter''metalika mı kaldı panter?''yau eski albümlerin hatırına''yok''yapma be, ya megadeth?''hah''megadeth olaydı?''masteyn başka''en sevdiğin albüm?''rast in pis panter. kaç defa sordun?''so far, so good?''hah''daha sert değil mi?''sert değil de... daha karanlık, masteyn'in böyle tam valyum'un dibine vurduğu zamanlar''en sevdiğin şarkı?''biliyon''mary jane''hah''ayrın meydın?''hah''en sevdiğin albüm?''powerslave''2 minutes to midnight? aces high?''the duellist, powerslave, back in village. tabi dediklerin de''niye somewhere in time demedin?''o da iyi''bence o daha iyi''yok''e bence niye o?''sen ilk onu dinlemişindir... bak orda çoğunun es geçtiği bir şarkı var''hangisi?''the loneliness of a long distance runner''doğru dedin şerif...bak hele sana bişey soracam''sor panter kardeşim''hani megadethçi begüm diye bir hatun vardı...''megadethçi filan değil. normal rock, metal dinleyen bi hatun''ya tamam da megadeth'de dinler''e, enigma'da dinler''ama megadeth'de dinler''öyle hastası değil de dinler''tamam işte, bildin mi onu?''bildim panter''hani şu kısa saçlı olan''hah''yau bilader, ben ona hastaydım'...'esprilerine gülüyor diye o gözlüklü izmirli bebeye düşman olduydum'...'şu kitaplarını tekmeleyip, heykelin orada tokatladığım bebe''sen ona niye sardıydın hakikaten?''kıskançlıktan''ne kıskançlığı?''yau diyorum ya, bu espri yaptıkça begüm gülüyordu, ben de bilinçaltında adama düşman oldum''yok''ne yok''cık. iyi olmamış''niye ki?''sana yakışmaz panter''e hastayım hatuna''hala mı?''valla hala hastayım. evlendi mi o?''yok''offf''ya, begüm öyle abartılacak bi hatun değildi ki''ne diyon sen bilader?''bak, bunu bana başkalarıda söyledi biliyon mu?''e söyler, hatun canavardı''bi sürü adam vardı buna bayılan. ama gidip konuşamıyorlardı''hakikaten öyle, niye?''bilemedim panter. bence abartılacak bi tarafı yoktu'aylar sonra başkasından duyuyorum, abi daha ondokuzundayken begümü çitilemiş. aradım hemen,'panter bişey duydum''ne duydun?''sen begüm'le takılmışın?''...'doğru mu?''kimden duydun?''bunu bilen iki kişi, biri erkek, biri dişi''hah''ne hah? oldu mu olmadı mı?''hah''oldu yani?''sen bırak onu da, ne zaman geliyon ankaraya?''begüm?''boşver begüm'ü''yav benden de mi gizliyon?''ankara'ya diyom ankara'ya''yuh. bana dahi anlatmıyon?''neyi anlatacam?''oldu mu olmadı mı?''nasıl orda havalar?''havasının amına koyum''hah.''e ben o kadar söyledim sana, ben bundan hoşlanıyorum diye''sen bana çok sonra söyledin''yedin yani sen bu karıyı''şöyle...'ne şöyle?'şöyle iyisinden iki şişe rus votkası getiriyon mu sen oradan?''yav ne votkası, begüm diyom begüm''şöyle yanına çikolata, antep fıstığı... yağ gibi gitmez mi panter?''gitmeye giderde, begüm?''askere gidiyom ben önümüzdeki ay''euuh... e ne diyim şimdi abi, hayırlı teskereler'o ara izine gittim memlekete, askere gidip gelmiş, içkiyi cıgarayı da bırakmış, sabah akşam koşuyor, şinav çekiyor.'valla cıgarayı da bırakınca eline, ayağına can gelmiş panter''sen de bırak''makine nasıl?''sıkıntı yok''mitralyöz diyorsun''hah''tık tık tık, mitralyöz gibi işliyormuşsun panter''...'yumruklarını sayacak adam ankara'da yokmuş''çay içiyon mu çay?''istanbul'da olabilir mi?''çay'ı yeni koydum bak, hakiki seylan çayı''matematik profesörü getirmişler yumruklarını saysın diye, adam tırtlamış''peynirli yumurta yapacam, yiyon mu?''tereyağlı mı?''hah''yenmez mi panter, senin yaptığın yumurtanın tavasını bile kemiririm'2007 aralık ayı,'ben gidiyom panter kardeşim''gene nereye?''...'ne kadar kalacan?''duruma göre''var mı bir ihtiyacın?''eyvallah''e hadi bakalım'2008-2013 arası 5 yıl memlekete üç defa kısa kısa telefonda konuşuyoruz.'stüdyodayım-tamam sonra ararım''panter albüm çıkıyor-oh ne güzel. thrash mi?-yok-thrash olaydı iyiydi-iyi de, o işler öyle olmuyor işte!''klip çekiyoruz-vay maşallah''hatunla çatladık-deme''evleniyom-yok artık''boşandım panter-ne diyim bilemedim''kafa bulanık panter kardeşim-geçer''buralar karıştı panter-olmaz bişey-nasıl olmaz?izlemiyon mu, işler çığrından çıktı-yurtdışı kaynaklı-yurtdışı kaynaklı mı? varya şunu diyen başkası olsa-eee-yüzde yüz akp'li derim-akp'li de o zaman-yok, biliyom değilsin-burdan bişey çıkmaz-başarılı olmaz mı diyorsun-umarım olmaz-nasıl umarım?-ha bu iş demek böyle yapılıyormuş deyip, aynısını bunlara yaparlar-yapamazlar-çok hafife alıyon panter, çook''bi hatunla tanıştım-hayırlısı olsun''evleniyom-gene mi?''gidiyom ben-ne?-evi satıyom-yapma be biladerim!'2015 mayıs ayı, telefonda 'gel şu evi satalım, sen bana, ben sana uğurlu geliyoruz panter' deyince antalya'dan bastım ankara'ya ki heey,nice anıları barındıran emektar ev,camında 'satılık' yazısı ile yeni sahibini içinde yattığımız iki yatak, bir de akustik gitardan başka eşya tüm eşyaları garip, gureba; fakir, fukara'ya dağıtmış.'otuz yıl, dile kolay''otuz yıl panter'balkona çıktık, güvercin pislemesin diye yukarıdan aşağıya ağ çekmişiz,'gene yakalanmasın bi tanesi''yok o şansızlığına denk geldi''bak şu karşıyı görüyonmu, oralar bomboştu''vay be''orada ufak bi tepecik vardı, sitenin bebeleri toplanıp oradan aşağı atlardık''ba ba, şu bizim maacir'in yanındaki dün gelen camcı değil mi şu?''hah. ben kendimi bildim bileli orada o camcı dükkanı biliyon mu?''o dediği fiyata olmaz''olmaz tabi, ama yıllardır, dükkanın önüne tabureyi atar, çay cıgara içip bu siteyi seyreder''adamın hayali buradan ev sahibi olmak demek ki''aynen öyle''bizim foseptik mısdıva'nın evi'ni alsın''mustafa yurtdışında''dönmedi mi daha?''yok, iyiden sıcak olmayınca dönmez''fas'ta mı?''fas mı tunus mu bilemedim şimdi''rakı bulamıyodur orda''bulur o bulur. kuruyodur gene her akşam bi sofra''ulan iyi, ulan aferin mısdıva''hah''sen cıgarayı bırakınca çok kilo alıyon panter''onbeş kilo aldım''şeklin şemalin değişmiş. elbiseleri hep yeniledin mi?''tişörtler önceden üstüme şak diye oturuyordu ya''he?''şimdi göbek çıkıyor''ense, kelle felan da büyüdü bilader. gıdın çıkmış''hah''ne hah?''gidiyoz mu yemek yemeye?''de hadi gidek'indik yola, panterin aldığı kilolardan yürüyüşü değişmiş. kolları yana doğru açıp, görmeye alışmadığım bir biçimde yürüyor,'bilader senin yürüyüşün de değişmiş''hah''ne yiyecez?''aha bak şuraya girek'girdik mekana, çaktım selamı. alan olmayınca kendi selamımı kendim garsonu, fırıncısı tuhaf tuhaf bakıyorlar.'lavabo yok mu?'cevap on saniye sonra birine oturuyoruz.'ne biçim yere getirdin bizi hacı?''valla ben de anlamadım''sen bu mekana bomba filan mı attın yoksa?''yok''taramalıyla mı taradın?'gülüyor, 'önceden gelirdim ben buraya böyle değildi'siparişler söyledik, mekanın sahibi olduğunu sandığım ben yaşlardaki adam bizzat kendi herkes yan gözle hala bize adama sordum,'gardaş hayırdır?''hayırlar olsun abi''nedir bu mevzu? cenazeniz filan mı var bugün?'adamın suratı değişti, 'yok abi, allah korusun''eee''yok abi bişey... bizim çocuğu hala bırakmadılar da''ne çocuğu''sizin arkadaşlar''ne arkadaşı?'sıkıntı yok ağabey' deyip uzadı geldi, nerdeyse yarı yarıya indirim bir daha yanaştı,'gene bekleriz amirim'ses etmedim. baktım panter bozuk çalıyor. adam hala konuşuyor,'sizin arkadaşlar hep gelir buraya'hesabı verdik çıktık,'panter ne diyor bu?''anlamadım ki'konuşmadan 5 dakika ki bir köprü altından geçerken sol tarafımızdaki camekanda kendimizi görene kadar. kolundan çekip durdurdum,'hüşşş, hele bak hele buraya bak'durduk karşıdaki silüetlerimize kafalı, iki aylık sakallı, 25 derece sıcakta deri mont giymiş suratsız 100 kilo bi adam,yanında hafif kambur, göbekli, elleri dayı gibi yana doğru açık, tekinsiz, deri montlu başka bir adam.'görüyon mu?''neyi görüyom mu?''yürü bakem'şaşkın şaşkın yürüdü, 'kendine bak kendine'bakınca, kafasını hızla geri çekip irkildi,'bi de bana bak'baktı.'sen şu adamları görsen ne iş yapıyo bunlar dersin?'bir mühlet ileri geri yürüyüp kendimizi başladık gülmeye,'hakkatten panter ha''ulan bunlar kim?''ne bileyim''la biz ne ara bu hale geldik''saçı götünde adamdım ben yau''ba ba kollara bak kollara''hah''bacaklara bak, sanki naim süleymanoğlu amına koyasın'mağazaların vitrinlerindeki suretlerimize baka baka yürümeye başladık.'ya o değilde, çok kilo almışım ben''akrep nalan'a dönmüşün panter'seymenler parkı'na kadar yürüdük.'giriyoz mu karum'a?''yok bişey karumda''vay bee, sana 10 yıl önce bu ata kule kapanacak, karum bitecek deseler ne derdin?''yok derdim panter''ata kule'de 50 metre kumpir sırası olurdu''bu karum ilk açıldığında hafta sonları kalabalıktan içeride adım atamazdın''kıtır'a gidip bira içiyoz mu?''hah'indik alt tarafa oturduk, ona ne oldu, buna ne oldu derken patates tavayla üçer bira'yı yutuyoruz.'o efendi adamdır yau, kendi işinde gücünde''ama çok güzel, teknik bir kitap yazdı, hatta konusunda şimdiye kadar yazılmış en iyi kitap olabilir''davulcu?''ona bişey olmaz, akıllı adam''borcu, harcı kaldı mı?''kaldıysa da bir yıla temizler. pastane işliyor tıkır tıkır''basçı''o kayıp işte''nasıl kayıp?''kayboldu gitti adam, yerini yurdunu bilen yok''kimyasal?''belki daha beteri''deme!''dedim panter''ayla?''evlendi''yok artık''kendinden bayağı küçük bi mühendisle''bizden de büyük o biliyon mu?''aynen. kocasını da görsen var ya, pırıl pırıl bi eleman. oğlu doğdu geçenlerde''vay be ayla'ya bak. bizim balet'le bayağı bi takıldılardı''hangisi?''inceses. bak o herif de kayboldu gitti piyasadan. şener'in işler nasıl?''şener'e bişey olmaz''benim yeğenleri yazdırdıydık onun okula''duruyo okul. mekan da duruyo''bu yeni yer?''ora çatladı panter, kapandı''vay be! şener dediğin adam bile kapatıyorsa mekanı piyasa siki tutmuş''ona da bişey olmaz, toparlar. ticarete kafası basıyo''evlendi mi?''yok''nihat?''nevin'le evlendi, kaş'a yerleşti''haydaa''murat'la ayşegül'de oradalar iki yıldır''ne alaka?''e güzel yer''iş?''açtılar bi mekan. üç ay parayı topluyorlar, bütün yıl yetiyor'dördüncü biraları söylüyoruz,'leyla''evlendi, marmaris'te. oğlu oldu''hülya?''o da zengin bi herifle evlendi. yurtdışındaydı en son''sezen?''evlendi kendinden bayağı büyük bi herifle. onun da çocuğu oldu''vay be''izmirli bi kız vardı, kuşadalı?''o okulu bitirir bitirmez evlendi''o yanındaki esmer şey'''o da kendinden on yaş büyük bi fotoğrafçıyla ikinciye hamile'peşine bir duble de rakı çakınca, kafayı bulmaya başlıyorum,'megadeth?''hah''en iyi albümü?''hah''so far, so good''yok''çipetpet?'gülüyor, 'hah''çipetpetpetpetpet''bastıra bastıra''çipetpetpetpetpetpetpetpet''altılı yedili''cibili cibili cibili, şak şaak şaaak! cibili cibili cibili, şak şak şak şak şaaak!''hah''hadi yavrum bi daha vur!''panter çok bağırıyon!'daha çok bağırmaya başlıyorum. sağda, solda oturan masalar gülmeye başlıyor. bencileyin zarhoşun biri ayağa kalkıp alkışlayarak bağırıyor, 'yaşşaaa!''şak şak şak şak şaaak!''bunlar lezzetli çipetpetler kardeşim' diyorum ayaktaki zarhoşa,sonra kuş olup ötmeye başlıyorum, 'ciriling ciriling prrrrrrrr bijinik bijinik aniyeeaaaaaaaa!'millet gülüyor, ben rakı'yı dipliyorum, kafam binbeşyüz...üstüne iki duble daha içince amı götü dağıtıyorum'söyle bakalım panter kardeşim''hah''sen şimdi bu benim begüm'e kaydın mıı, kaymadın mıı?''senin kafa iyi oldu''yauuu, bi cevap ver''kalkıyoz mu?''sen buna cevap ver kalkacaz' deyip gözünün içine bakıyorum.'...'cevap ver'zaroşluğum pis, biliyor, 'cık, olmadı panter''harbi olmadı mı?''cık, senin bu halin iyi olmadı''ne var halimde kardeşim''rakıya bulaşmasan iyiydi''ne rakısı?''karıştırmayacan panter. neyle başlıyorsan onla bitirecen!'sağ elimi havaya kaldırıp gene bağırmaya başlıyorum,'oynarım, garatenin en lüksünü ben oynarım! siz kimsiniz lan?'sağdan soldan gene gülmeye başlıyorlar,'rahmetli burus li'ye dedim. sana yüzseksen kilometre sürat veriyorum. iki dakka da avans veriyorum. sen yüzseksenlen git. ben senlen goşarak geleceğim'garsonun biri gelip karşımda dikiliyor gülerek, garsona bakarak bağırmaya devam ediyorum,'buruş li baktı. dedi sen nasıl benlen koşarak geleceksin? dedim aha yol. bas! bu bastı. bi baktı ben penceredeyim. ben buna bi tene çaldım. ensesine. dedim nasıl? rahmetli naasııl? tahir senlen uğraşılmaz yav dedi. sen nasıl adamsın yav dedi yüzseksenlen gidiyorum. benlen koşarak geliyorsun?''yaşaaa!''varoool''adam burus li'nin ensesine çakmış!''dazlak muzlak ama yaman adam canım!'şamata, gırgır devam ediyorum,'ama rahmetli buruz ağa iyi adamdı. neşeli adamdı. neşşeliydi neşşeliiiiiiii''neşeliii,'dönüyorum pantere,'eşini kaybet, işini kaybet... ama neşeni kaybetme baba! şerefe!'hesabı ödeyip birileri ev'e bakmaya gidip, geliyorlar. bir hafta sonra ciddi bir alıcı bankacı bir kadın kapora'yı verdi, kredi çıksın diye üçbuçuk, yerde bağdaş kurmuşuz o çalıyor, ben mola verip, balkonda tulumba tatlısı yeyip temiz hava alıyoruz,'panter''hah''favori gitaristin?''masteyn''başka?''daymbeg''alex skolnick?''iyidir o da''eskilerden?''randy rhoads''en çok ne dinliyon şu sıralar?''pearl jam''yok artık''öyle deme, son albümleri canavar''başka?''ac-dc''thrash?''bazen''hangi albümde çalmak isterdin?''rust in peace''so far, so good?''cık... rust in peace, so far so good çok uğraşsan yazılır, çalınır, söylenir''rast in piis''insan işi değil o'gülüyorum'harbiden panter, o rifler, geçişler hele sololar normal insan beyninden çıkabilecek bişey değil''begüm?'gülüyor, 'taktın sen begüm'e''anlatmıyon''neyi anlatacam?''iyi miydi?'yalandan boğazını temizliyor,'iyiydi değil mi?''yemek söylüyoz mu?''mafetmiştir seni''şampiyon kokoreç açıktır''ya bırak şimdi kokareçi mukareçi. bakire miydi?''acı da koydururuz, şöyle yanına cin biber, turşu''unutamadığın hatun oldu mu hiç''olur öyle''hangisi?''e biliyon hangisi''selin'le konuşuyonuz mu?''şöyle...'ne şöyle?''şöyle bi de soğan salata yaptırırız ortaya''yav bırak salatayı soğanı, de gidek iki tıngırdatak'giriyoruz içeri...poison, skid row, guns n' roses derken,sağ bacağımın hemen yanımda duran cep telefonu çaldı, baktım arayan...'hassiktir''hayırdır panter''savaş arıyor''e açsana''saat kaç?''üçbuçuk''bu saatte aramaz ki bu''dört sefer çaldı''kesin kötü bişey oldu''beş sefer çaldı panter''biri öldü''e aç!'buz kesmiş vaziyette açtım, alo bile diyemedim,karşıdan müzik sesi geliyor,'alouuuuu' dedi zarhoş bi ses,'savaş?''buyrun benim''kavga mı ettin?''yoo''kaza mı yaptın?''yoo''olm sen beni bu saatte aramazsın'karşıdan kahkahalarla gülüyorlar,'kulakların çınladı mı tahir gardaşım?''niye?''bak kim var yanımda... hele bay bay de''vay babayın amına goyum bay bay bay bay...'sarhoş muhabbeti, sohbet uzamadı.'hayırdır niye aramış?''zarhoş''e niye açmadın?''bu adam bu satte arıyorsa ya biri ölmüştür, ya arabayla takla atmıştır... yok, yok arabayla takla atsa bile aramaz''e şimdi niye aramış?''bilmiyom. hanımın karnı burnunda. baba olacak ya, belki ondan''yoksa aramaz diyon''aramaz. yav sen beni geceyarısı aradın mı hiç?''yok''ne olsa ararsın?''yok panter. bu saatte kimseyi kolay kolay aramam''eh işte. anca savaş mavaş çıkacak, biri ölecek öyle ararsın''hah. ya da askeri darbe olacak'gülüyorum, 'olmaz öyle birşey'15 temmuz 2016, ''güneyde bir yerlerde, çarşaf gibi bir denize karşı,yan gelmişim diz boyu sulara,elimde buz gibi bira, yıldızlara iyi niyetle gülümsüyorum''selam olsun turgut uyar'asaat onbuçuk gibi telefonum o,yanımdakine, 'hassiktir, kötü bişey oldu!' deyip, telefonu açıyorum;'alo''panter''hah''nerdesin''...'haberin var mı?''neden haberim var mı?''şu an askeri darbe oluyor''?'meclisin üstünde uçaklar alçak uçuş yapıyor, 'ne?''istanbul'da yollar, köprüler tutuldu''yav, başkası dese bunları... inanmam şart olsun yüzüne kaparım telefonu''beni tanıyon panter'yandan bir arama daha geliyor,'bişeyler oluyo belli''darbe oluyor panter''yav kim yapıyor darbeyi onu anlamadım''asker yapıyor panter''asker amerika'dan izinsiz nasıl darbe yapıyor?''izinsiz olduğu ne belli?''cık, olmaz o iş''nasıl olmaz''cık, kafa yatmadı benim bu işe. televizyonda var mı?''yeni yeni. aç ekşi sözlüğe bak. ortalık toz duman'2016 temmuz sonu,'ben gidiyom panter kardeşim''gene nereye?''...'ne kadar kalacan?''duruma göre''var mı bir ihtiyacın''yok''e hadi bakalım, sert kal!'gülüyorum, 'panter!''hah''adamsın!''eyvallah panter kardeşim!'25 yıldır tanıdığım, ve bir kez bile adıyla hitap etmediğim yıldır tanıdığım, ve bana bir kez bile adımla hitap etmemiş 'adam'.bonus
“Gomidas” oyununun yaratıcı ekibinden Ahmet Sami Özbudak, Ersin Umut Güler, Hagop Mamigonyan ve Fehmi Karararslan ile yaptığımız söyleşinin ilk bölümünü dün yayımlamıştık. Bugün yayımladığımız ikinci bölümünde oyunun estetik veçheleri, oyunculukla ilgili boyutları, yapım ve sahnelenme süreçleri, turne projeleri ile tarihsel/toplumsal izdüşümleriyle ilgili konuşmalar yer alıyor. Keyifli okumalar!… ***** Yavuz Pak Sami, sahne tasarımı oldukça minimal. Tamamen minimalcisin artık, anlaşıldı. Ahmet Sami Özbudak Ben dekor sevmiyorum. Dekor ikna etmiyor beni. Sahneye birileri girip çıksın, merdiven olsun, pencere olsun, bunlara ikna olmuyorum. Çünkü o gerçek değil. Temsiliyet esastır. Toprak ve pleksi kutu da benim işimi çok rahat gördü. Ağaç da Cihan Aşar’ın tasarımı. Pınar Çekirge Oyun şöyle başlıyordu “Ayağımı toprağa gömdüğüm zaman her şey hafifliyor. Ağrılarım geçiyor, ayağımın ağrısı değil sadece, bak buranın ağrısı da geçiyor sanki.” Toprakla arınıyor Gomidas, toprakla yıkanıp, arınıyor… Ahmet Sami Özbudak Farklı bir okuma… Toprakla yıkanma olarak almışsınız durumu. Ben toprağı giysi gibi düşünmüştüm. İzleyicinin sembolleri farklı algılaması, farklı çağrışımlar yaşaması ne güzel. Foto Orhan Cem Çetin Pınar Çekirge Toprak, hem yaşam hem ölüm… Ahmet Sami Özbudak Evet evet doğum, ölüm. Köklenme, köksüzlük. Benim evim neresi? Bir sürü karşılığı var toprağın. Yavuz Pak Ortadaki cam tabut…. Ahmet Sami Özbudak Bravo, çok güzel bir okuma. Tabut göndermesi de var. Hem tabut hem bir mezar olarak düşündüğümde hemen içinde bir ağaç yeşeriyor yeniden. Umut var. Zaten umutla bitiyor oyun aslında. Gomidas ölüyor ama. İçindeki ağacın rengi kırmızı ve aslında o ağaç kanla sulanıyor, bu da bir metafor. Toprakla o camın örtüklüğü. Yavuz Pak Ben aynı zamanda Gomidas’ın hayatının sadeliğiyle de özdeşleştirdim bu minimal sahne tasarımı tercihini. Bir de sahnedeki objeler. Dağıtılmış objeler var. Bunlar oyunun farklı bölümlerinde işlevselleşiyor. Ahmet Sami Özbudak O noktada da Cihan Aşar bana yardım etti. Cihan’ın fikirleri onlar. Sadece cam tabut ve toprakla benim işim tamamdı, her şeyi toprakla yapıyordum. Cihan, “bak bunları bir koyalım, bir dene” dedi. Denedik ve armonikayı kullandım mesela çok güzel çalıştı. Bir de o darmadağın olmuş çantalar var mesela. Aidiyetsizliği ve göçü vurguluyorlar. Bir sürü çanta var.. Ama hep sadeyiz tasarımda, bir müzik aleti ver, armonika. O da paramparça. Böyle bu minimallikte kalarak, minimal yapıyı bozmadan Cihan ikna etti beni. Foto Orhan Cem Çetin Pınar Çekirge Oyuncu olarak Fehmi Karaarslan’a nasıl karar verdiniz? Ahmet Sami Özbudak Fehmi’yi ben yıllar önce FKM’de bir Fransızca okumada izledim. Hatta o zaman Muhteşem Yüzyıl dizisinde oynuyordu. Tilbe Saran’la Fransız Kültür’de Sedef Ece’nin bir tekstini Fransızca okudular. İzlerken “Ah dedim, buldum ya, muhteşem bir oyuncu!” Sonrasında izlediğim yerlerde de beğendim. Ardından “Mutluyduk Belki Bugüne Kadar”da beraber çalıştık. O sırada zaten Gomidas kafamda oluşmaya başlamıştı ve Fehmi sahnede benim için Gomidas olarak parlıyordu. Bir gün “Fehmi bak, ben Gomidas’ı buldum, sen ne düşünüyorsun? O sensin” dedim. Hissettim bunu. Ve kabul etti. Pınar Çekirge Fehmi, bir oyuncu olarak, Gomidas’ a ruh, ses, beden olmak nasıl bir duygu? Fehmi Karaarslan O’nunla tanıştığımdan beri, böylesi büyük bir dehaya sahnede eşlik etmek, büyük bir sorumluluk ve tutkulu bir serüven oldu benim için. Gomidas’ın yaşamı ve sesinin izini sürerken özetle şöyle bir hisse kapıldım; karşılaştığı dünya yasaları karşısında sıkışmış bir masumiyetin imtihanı…Bu hayat sınavında onunla empati kurdukça, yaşadığı derin çıkmazlar beni kendi varoluşumla yüzleştiriyor, ister istemez. İnsan olmanın aciz ve bir o kadar kutsal yanlarını kemiklerimde hissettiriyor diyebilirim. Pınar Çekirge Fransa’da oyunculuk eğitimi ve sahnede geçen yıllar, “Mutluyduk Belki Bugüne Kadar” ile bir başka başarı ve ardından “Gomidas”… Kısaca aktör Fehmi Karaarslan’ı anlat desem… FotoSaygın Serdaroğlu Fehmi Karaarslan İstanbul doğumluyum, Üniversite tiyatrosuyla başlayan oyunculuk serüveni beni Eskişehir Anadolu Üniversitesi konservatuar sınavlarına sürükledi. Fransa’da tiyatro eğitimi için başvurum kabul edilince, konservatuarı kazandığım sene kayıt yaptırmadan tercihimi oradan yana kullandım. Önce Lyon Bölge ve Ardından Paris Devlet Konservatuarı’nda okuma şansım birçok piyeste oyuncu olarak çalıştım, kendi ana dilimde oyunculuk yapmak adına dönemin önemli dizilerinden “Muhteşem Yüzyıl” dizisinden teklif gelince, burada yaşamaya başladım. Proje bazlı gidip gelerek çalıştım yıllarca. En son Fransa’da Devlet Tiyatrosu repertuvarına giren Sedef Ecer’in yazıp yönettiği “ isimli oyunda oynadım. Türkiye’de Laçin Ceylan’ın kurduğu Bitiyatro bünyesinde üç oyunda oynadım. Ayrıca farklı tiyatro gruplarıyla oyuncu, yönetmen ve eğitmen olarak bir çok projede çalıştım. Sami ile yollarımız kesiştiğinden beri birlikte üçüncü projemiz oldu “Gomidas”. Tiyatro, sinema ve dizi çalışmalarıyla mesleğime devam ediyorum. Yavuz Pak “Aslında ben hep konuşurum.. Ağaçlar bile duyar beni..” Ağaç-seyirci olarak betimleniyor. Sizler duymuyorsunuz! Kulaklarını neye tıkıyor insanlar?” Her birimize dönüp soruyor, rahatsız edici biçimde! Evet başlangıçta deli gibi gözlerimizin içine bakarak ısrarla soru soran adamdan rahatsız oluyoruz. Yanıt vermemek için direniyoruz çünkü ezik ve suskun bir toplumuz! Bunu hissediyor musun oyunu açarken? Fehmi Karaarslan Çok güzel bir okuma, kesinlikle hissediyorum. Susmayı seviyoruz veya seçiyoruz veya seçmek zorunda bırakılıyoruz. İnsanlar, kulaklarını da aynı sebeplerle tıkıyor. Cesaret bazen sessizliğe gömülmektir. Tıpkı Gomidas’ın yaptığı gibi… Defalarca bağırıp duyulmayınca gömüldüğü o derin sessizlik. FotoOrhan Cem Çetin Yavuz Pak Türkiye’de bizim pek alışık olmadığımız, tiyatro ligimizin üzerinde bir oyunculuk “performansı”. Bir oyuncu hem bu kadar iyi bir fizik kondisyona, hem bu kadar iyi mimiklere, jestlere sahip olur? Ve güzel şarkı söyleyebilir? Nasıl oldu bu? Fehmi Karaarslan Teşekkür ederim. Oyunculuk bu sıraladığınız performatif öğeleri içinde barından bir sanat dalı. Her şeyden önce, farklı oyun tarzlarına ve üsluba uygun olarak kendinizi hazırlamanız gerekiyor. Ben de meraklı ve keşfetmeye açık genç bir oyuncu adayı olarak yıllarca farklı disiplinlerde çalışma şansım oldu, her deneyim kendi dilimi oluşturmamda yardımcı oldu, bana yol gösterdi diyebilirim. Tiyatro sanatını holistik bir yapı olarak görürüm ve her an yeni bir şey öğrenmek için fırsattır. Yavuz Pak Bizde fiziksel tiyatro adına çoğu kere bedensel salınımlar, moda tabiriyle özünü dinleme, kendi bedenini kutsama hali içe dönük ve adeta bencilleşen/bireycileşen toplumun bedenleşmiş hali gibi egosantirik biçimlerde yansıyor sahneye. İkincisi bu ego tatmini, çoğu kere metinle ve hatta rejiyle ilgisi havada kaldığından, seyirci için anlaşılmaz bir izleğe dönüşebiliyor. Senin sahnedeki fiziksel performansın her iki bakımdan da bu deneyimlerimizi neredeyse altüst etti. Elbette fiziksellik tiyatral eyleyişe içkin, ancak tiyatroda fiziksel performans olarak tanımlanan olguyu nasıl değerlendirirsin? Fehmi Karaarslan Bence önce hareket değil söz vardı. Tiyatro sanatı, düşüncenin harekete dönüşmesidir kanımca. İnsan varoluşu anlam oluşturdukça önce hareket adı altında salınımlara ve ardından zamanla söze döktü duyumlarını. Söz içerik ve anlam arayışının bir haykırışı, işte bu “öz” ürettiğimiz sanatın içinde var olmadığında çalışmalarımız salınım hissi verir izleyiciye. Pina Bauch’un dediği gibi “Ben nasıl dans ettiğinle değil seni harekete geçiren şeyle ilgileniyorum…” Foto Orhan Cem Çetin Yavuz Pak Gomidas kıldığın bedenini sözüyle, sesiyle, mimiğiyle eşzamanlı olarak kullanırken oyunculuk yeteneği ile fiziksel performansın böylesi bir bütünselleşmesi nasıl mümkün oldu? Fehmi Karaarslan Gomidas’ın ruhuyla ve yazarın dünyasıyla buluşarak bir ses arıyorum içimde ve süreçte bir itki, bir tılsım veya bir simya oluşuyor. Bu bütünsel kavrayış ile oyunculuk tekniği birlikte hareket ediyor diyebilirim… Gerisi oyun…. Yavuz Pak Gomidas’ın giderek artan delilik hallerinde metinle eşzamanlı olarak tempo artıyor Biz de Gomidasla birlikte deliriyoruz adeta. Finale doğru giderek yükselen bu tempoyu yakalamak zor oldu mu? Fehmi Karaarslan Bu soruyu size sormalıyım, bu tempoyu yakalamak zor mu? Akışın içinde tempo kendi yolunu buluyor. Zorlama değilse zor gelmez hiç birşey sanki… Yavuz Pak Oyunu Fransızca ve Türkçe oynamak arasında senin için bir farklılık var mı? Fehmi Karaarslan Tabii, çok farklı iki karakter oynamak gibi. Bu ön planda izlenen olay örgüsüne veya karakterin ana hatlarına dair bir fark değil ama her dilin kendi tınısı sizi farklı dürtülerle buluşturuyor adeta Ayrıca dillerin kendi şiirselliği bedenen ve ruhen farklı açılımlar sunuyor insana ve doğal olarak oyuncuya… İki dille oyunu izleyen insanlar, aynı hikayeyi ve Gomidas’ı, iki farklı ruhla izliyormuş gibi düşünebiliriz. Foto Saygın Serdaroğlu Yavuz Pak Gomidas ile sadece bedensel değil, zihinsel bir bütünleşme yaşadığını, adeta onu yaşadığını hissediyoruz seyrederken. Gomidas’ın hikayesinde seni neler etkiledi en çok? Fehmi Karaarslan O’nun kalabalık içindeki yalnızlığı, çocukluğundaki kayıplar, tutamadığı yaslar, yasaklar, isyanlar, ölümler, sesler, şarkılar, aşklar ve en önemlisi umutları… Yavuz Pak Müzik eğitimin var mı? Gomidas gibi büyük ve yetenekli bir müzisyenin sesi olmak, onun şarkılarını söylemek nasıl bir his? Koroyla çalışmak senin için zor oldu mu? Fehmi Karaarslan Konservatuar yıllarında şan dersleri almıştım. Biraz piyano ve armoni çalışmışlığım da olmuştu. Gomidas’a eşlik etmek hele benim de aynı onun gibi bir bariton ses olmam güzel bir tesadüf oldu. Koro oyunun çok önemli bir parçası, hep beraber bütünleşiyoruz oyun öncesi. Büyük şükran duyuyorum Hagop şahsında hepsine… Yavuz Pak Tiyatro eğitimin Fransa’da. Neden Türkiye’de tiyatro yapmayı tercih ettin? “Gomidas’ı Fransa’da oynamak ister misin? Fehmi Karaarslan Az önce de değindiğim gibi, İki ülkede de çalışmaktan haz duyuyorum, projeler oldukça devam edeceğim. “Gomidas”ı Fransa’da sergilemeyi çok istiyoruz, umarım bu konuda uygun şartlar oluşur… Pınar Çekirge Hiç kuşkusuz, “Gomidas” bir aktörün erişebileceği sayılı doruk noktalarından biri. Tıpkı “Küheylan” ve Mehmet Ali Erbil gibi bir unutulmaz yoruma imza attın. Ve asıl şimdi kendinizi risk, sorumluluk altında hissediyor musun? Bu yorumu aşabilecek miyim sorusu var mı kafanda? Fehmi Karaarslan Böyle bir kıyaslama için teşekkür ederim öncelikle. Ben oyunculuk sanatının kısa mesafeli bir koşu değil, bir maraton olduğuna inanıyorum. Bana göre, bir oyuncunun geçmişi gelecekte yazılır. Bir çok projede çalışırsınız, ama bazen bazı işler, sizi öne çıkarır. “Gomidas” bir oyuncu için çok büyük bir şans tabii ki ve hakkını verebilmeye çalışıyorum. Karşılık buluyorsa ne mutlu…Risk, sorumluluk ve kendini sorgulama bu işin doğasında var özetle ve her işimde yeniden yaşıyorum bu duyguları. Foto Murat Nalbant Yavuz Pak Ersin, oyun kilisede oynanmaya devam ediyor ama sahnelere de taşınacak mı? Ersin Umut Güler Bir aksilik olmazsa kilisede devam etmek istiyoruz. Oranın çok özel tarafları var. Bir kere kilisede oyun izlemek fikri, seyircinin deneyimlemediği bir durum. Sahne dışında başka başka bir mekanda sahneliyoruz bu çok özel. Kilisenin şöyle bir özelliği var. Orası bir kültür merkezi aynı zamanda. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti seçildiğinde restore edilmiş bir kilise ve ibadete açık değil. Sadece isim günlerinde orada etkinlik yapılıyor. Onun dışında süreki ayin, düğün, cenaze olan bir yer değil. O yüzden kilisenin oturma düzenini değiştirip mekana özel bir şekilde yerleştirebildik oyunu. Diğer taraftan seyirci aslında bir Ermeni kilisesine geliyor. Türkiyeli bir seyirciyi düşünün, farklı milliyetten farklı dinlerden gelenler için orası bir kaynaşma alanı. Kilise atmosferinde hem bir başrahibin, hem de çok özel bir müzik insanının hikayesini aynı zamanda bir kilise korosu ile anlatıyoruz. O mekandan daha iyi bir oyun alanı sanki olmazmış gibi. Ayrıca, benim için çok büyüleyici bir mekan oyun açısından. Çünkü Gomidas İstanbul’da uzun süre görev yapıp yaşıyor ve Patrikhanenin karşısındaki kiliseye ayak basmamış olma ihtimali yok çünkü bir başrahipten bahsediyoruz. İstanbul’a geldikten sonra, tayin olduğu ilk yer Karaköy’deki bir kilisedir. Çalışmalarını hep orada sürdürmüş ama tabii ki Kumkapı’ya da gelip Patrikhane’de de görev aldığı dönemler var. Şu çok heyecan verici bir şey Gomidas’ın ayak bastığı o alanda, o avluda, o kilisenin içinde biz O’nun oyununu oynuyoruz. Gomidas koro şefi aynı zamanda ve “kertenkelelerim” diyor talebelerine. Oyunda kertenkeleleri O’nun eserlerini söylüyorlar kilisede ve biz hayatını anlatıyoruz. Bizim için çok büyüleyici bu durum. Kertenkeleleri orada ve Gomidas’ın eserlerini söylüyorlar ölümünden 86 yıl sonra. Şehir dışına çıktığımızda her yerde bulamayabiliriz kilise. O kısmıyla ilgili bazı planlar, fikirler ve hayaller var. Mesela, Malatya’da bir kilise açıldı. Diyarbakır’da restorasyonu devam eden bir kilise var. Turneye gittiğimiz yerlerde kilise varsa ve biz orada oynayabilirsek, oraya gittiğimizde seyirciye ulaşabileceksek kilise tercihimiz olur. Hagop Mamigonyan Bu akustik anlamda da çok önemli. Sesin çok iyi dağıldığı bir yer kilise. Mikrofon ihtiyaç olmuyor, ses içeride dönüyor. Her ne kadar bizim önümüzde bir perde varsa da. Çatının yüksekliği ve akustik özelliği sesimizi seyirci için daha ulaşılır yapıyor. Ambians tabii ki çok güzel. Foto Murat Nalbant Pınar Çekirge Avrupa’ya ve dünyaya taşımak gibi bir niyetiniz var mı oyunu? Ersin Umut Güler Şimdi üzerine konuşuyoruz. Büyük festivallere gitmek gibi bir isteğimiz var Gomidas’la. Avrupa’da da turne yapabiliriz, kendi organizasyonlarımızla, oradaki bağlantılarımızla. Ama bu hikaye bence Türkiye’de de daha çok insana ulaşmalı. Sadece İstanbul’da değil, ülkenin her yerinde ulaşsak keşke seyircilere. Gomidas ile tanıştırsak onları. Tabii, dünyanın pek çok yerine gidebilmeyi de çok istiyoruz. Büyük tiyatro festivallerini hedefliyoruz. Oyunun Fransızca da oynanıyor olması bu yüzden zaten. Pandeminin de etkisi azalınca, Avrupa’ya ve Ermenistan’a turne yapmak güzel olacak. Oyunun bence ömrü uzun. Şimdi olmazsa sonra olur. Oyunu tanıtalım, duyuralım diyorduk aslında ama kısa sürede kapalı gişe giden bir oyunumuz oldu. Her oyunda 200 kişiye ulaşmayı hedefliyoruz. Keşke daha büyük bir alan olsa ama seyircinin de çok uzaklaşmasını istemiyoruz sahnedeki büyüden. Çünkü yakınlık güzel bir duygudaşlık yaratıyor. Seyirciler birbirlerinin tepkilerini de duyup tanık olabiliyorlar. Öyle bir yakınlık var ki birinin duygusu diğerlerine yayılıyor. Birinin hissi, nefesi bir diğerine geçiyor. Bizim için prodüksiyon olarak zor tabii ki. Çünkü 55 kişi çalışıyoruz ve az seyirci alıyoruz. Bu işin sürdürülebilirliği açısından kolay değil. Ama etkisi için önemli. Yavuz Pak Gomidas’ı bu topraklarda yaşadıklarından sonra aklını kaybettiğini, delirerek öldüğünü biliyoruz. Bir asır sonra Gomidas, bu oyunla çok kültürlülüğün filizlenmesine bir etki yaratabilir mi sence? Ersin Umut Güler Bu tabii ki sadece bizimle ilgili değil. Çok köklü bir sorun var Türkiye’de. Osmanlıdan Cumhuriyete, ulus devlete geçiş sürecinde, farklı milliyetlerin, dinlerin yok sayılmasından kaynaklı. Oyunumuzun çok kültürlülüğün filizlenmesine etki edeceğine ve bu sorunla ilgili farkındalık yaratacağına inanıyorum. Aynı meseleleri biz başka şekillerde yaşıyoruz Türkiye’de şu anda. Yine tekçi bir zihniyet hakim. Oysa bu topraklarda büyük bir kültürel zenginlik var, bu zenginliği niye biz yaşatmayalım? Müslümanlar, Hristiyanlar, Museviler ve onlarca farklı etnik grup var, bu müthiş bir zenginlik, bu ülkenin en büyük zenginliği. Biliyorsun biz toplumsal meseleler konusunda sözü olan oyunlar sahneliyoruz. Kürklü Venüs’te toplumsal cinsiyet meselesi var, Joko’nun Doğum Günü ezen ezilen ilişkisine odaklanıyor, Kapıların Dışında savaş travması hakkında bir oyun. Elbette, sanat insanları çok etkiliyor ama tek başına o dönüşümü sağlamıyor. Sanat devrim yapmıyor. Ben bu dönüşümü sağlayacak kafa karışıklıkları, farkındalıklar, soru işaretleri yaratabilmek istiyorum önce kendimde sonra seyircide. Seyircinin alışa geldiği estetik algıyı da ters düz etmek istediğimiz bir yerdeyiz. Derdimiz, Gomidas üzerinden bir soru işareti bırakabilmek seyircinin kafasında. Biz sanatçı olarak eseri sahneliyoruz, ondan sonra nereye gider, nasıl bir dönüşüm sağlar? Elbette seyircide bulacak karşılığını. Foto Murat Nalbant Yavuz Pak Gomidas, son yıllarda sanatın üretimini ve alımlanmasını şekillendiren farklı koşullar bağlamında ele alınabilir diye düşünüyorum. İdeolojinin eleştirisi olacağı yerde, “su katılmamış ideolojiye” dönüşen sanat bugün yeni alternatifler arıyor. Ranciere’in dediği gibi, “siyasi sanat” ile “siyaseti olan sanat” arasında bir ayrım yapılabilir. İlki, retorik bir kod içine hapsolmuş, ideolojik temsilleri yeniden üreten, ajtatif bir sanattır; ikicisiyse, düşüncenin yapısal konumlanışını ve pratiğin toplumsal bütün içindeki etkinliğini dert edinen, günümüz açısından anlamlı bir “siyasal” kavramı üretmeye çalışan sanat. Gomidas ikinciyle örtüşen bir oyun diyebilir miyiz? Ersin Umut Güler Yolcu Tiyatro’nun tarzı da birincisi değil zaten, sosyal meseleleri anlatan oyunlar yapıyoruz ama, ajite oyunlar yapmak istemiyoruz. Yolcu Tiyatro dokuzuncu senesine girecek ve kendimizi politik tiyatro olarak tanımlayamıyorum. Bu tanımın kendisi bana artık açıkçası eski geliyor. Basit bir yerden söyleyeceğim ama, politik olmayan iş mi var? Hiçbir şey anlatmamayı tercih edersen de sanatta, bunda da politik bir tavır sergiliyorsun aslında. Acayip bir muhafazakarlık meselesi var demek ki orada. Olanı tutuyorsun aslında ve politik bir tutum sergiliyorsun, hiç yeni ya da farklı bir şey söylemeyerek. Biz estetik olarak da hep yeniyi aramak istiyoruz. “En kötü yeni en iyi eskiden iyidir”. Söyleyeceğimiz söze çok fazla takılmakta estetiği bitiriyor bir yerden sonra. İşin dengesini kurabilmek çok önemli. Yolcu Tiyatro’nun tarzı zaten bu, yeniye yolculuk yapmak. Yavuz Pak Aslında ben oyunu izledikten sonra şunu hissettim Gomidas bir bakıma, bu coğrafyaya modern tiyatroyu taşıyan, öğreten, sevdiren bir halkın müthiş bir tiyatro dersi ile geri dönüşü gibi. Gerçekten buradalar ve tarihsel birikimleriyle bize muhteşem bir oyun sunuyorlar gibi hissettim. FotoOrhan Cem Çetin Ersin Umut Güler Osmanlı Tiyatrosu’ndan Türkiye Tiyatrosu’na geçemedik de, Türk Tiyatrosu’na geçtik maalesef. Bir süredir Türkiye Tiyatrosu konuşuluyor ama zamanında Türk Tiyatrosu’na geçildi ve bu topraklardaki köklü tiyatro birikimi bir anda yok sayıldı. Dediğin gibi Gomidas ile anlamlı bir geri dönüşün içerisindeyiz bizde şu anda. Yavuz Pak Gomidas uzun yıllara damgasını vuracak bir oyun. Üstüne bir şey koyarken çıtayı düşürmeme korkusu olacak mı sence? Ersin Umut Güler Korkutmuyor bu durum bizi. Yakında yeni bir oyun provasına başlayacağız. Burada da bir sürü şey deneyeceğiz. Her seferinde yeniyi denemeye çalışarak aslında tekrara ve ezbere düşmemiş oluyoruz. Son olarak bu oyunda da emeği geçen herkese tek tek teşekkür ediyorum. Birlikte çok özel bir eser yarattık. Bence işin güzelliği ve biricikliği de orada. Dört tane ayağı var bu masanın; Hagop, Fehmi, Sami ve ben. Bu dörtlünün arkasında çok fazla insan vardı. Gomidas oyunu umarım Avrupa’da, dünyada Türkiye Tiyatrosunun tanınmasına vesile olur. Bu yolculuk uzun ama çok güzel olacak. Yavuz Pak Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz… Ersin Umut Güler Biz de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederiz… Foto Saygın Serdaroğlu Gomidas yıllar ötesinden sesleniyor yeniden “Seni sevmek mi ? – Cehenneme atılıp Ruhun ateşte kavrulmasıdır Fakat seni sevmek, – Ah, cennete bir yolculuk Ve güller içinde uyumaktır…” Türkiye liginin üzerinde, evrensel boyutta başarılı bir yapım olan “Gomidas”, tiyatro tarihimizdeki yerini şimdiden almış bulunuyor. “Gomidas”ın yolu açık olsun… PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK
Anasayfa Sanatçılar S Serdocan I Love You Baby 2019 Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki Mp3 İndir YORUMLAR Serdocan- Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki Serdocan Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki indir dur, - Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki sözleri oku - Serdocan Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki mobil dinle dur - Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki cepten ücretsiz indir - Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki mp3 indir - Serdocan Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki bedava mp3 indir ŞARKI SÖZÜ Serdocan - Bak Hele Bak Bak Seyirci Sanki Bu şarkı için henüz şarkı sözü eklenmemiş.
Forum Müzik Eğitimi Çocuk Şarkıları Bak Bak - Çocuk Şarkısı - Şarkı Sözleri - Dinle - İndir 0311 1 Durum Üyelik tarihi Yaşı 45 Mesajlar 10,283 Tecrübe Puanı 10 Array Bak Bak - Çocuk Şarkısı - Şarkı Sözleri - Dinle - İndir Bak Bak - Çocuk Şarkısı - DinleTRT Popüler Çocuk Şarkısı Yarışması 8 Your browser does not support the audio element. Bak Bak - Çocuk Şarkı Sözleri Bak bak yine bak sağa bak sola bak her yere bak bilgiyi gör bak Bakmazsan bulamazsın orda kitaplar var bak sana dost olacak Aç sayfasını Oku ne varsa öğrenmekten ne zarar gelecek ki sana BAK orada Tozlu raflarda sana kucak açan dostunu unutma Ne ararsan hepsi onda tekrar tekrar oku bak göreceksin Kitabın ne güzel bir şey olduğunu okumadan nasıl bileceksin bak Okumayanla okuyan hiç aynı olur mu dermiş atalarımız Oku oku bak ki ne oku hep oku çok oku öğren bilgilen cehaleti yolla Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Bak bak bir bak kocaman bir dünya bekler seni sayfalarında Sana bana ona yol gösteriyor bak zorda kaldığımız anlar daha çok Okumaktan ne zarar gelir ki insana çok oku hep oku yine oku bak göreceksin Her sayfada yeni bir dünya hepimizi bekliyor olacak Ne ararsan hepsi onda tekrar tekrar oku bak göreceksin Kitabın ne güzel bir şey olduğunu okumadan nasıl bileceksin bak Okumayanla okuyan hiç aynı olur mu dermiş atalarımız Oku oku bak ki ne oku hep oku çok oku öğren bilgilen cehaleti yolla Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Okuyanla okumayan bir olur mu söyle YOĞ YOĞ Hadi Söyle! Bak Bak - Çocuk Şarkısı Sözsüz Versiyonu Enstrümental Dinle Your browser does not support the audio element. Sözsüz Versiyonu Enstrümental 1210 2 Durum Üyelik tarihi Mesajlar 1 Tecrübe Puanı 0 Array Şarkının sözleri Konu Bilgileri Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. 0 kayıtlı ve 1 misafir Bu Konu için Etiketler Sosyal Bağlantılar Sosyal Bağlantılar Yetkileriniz Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok BB kodu Açık Smileler Açık [IMG] Kodları Açık [VIDEO] Kodu Açık HTML-Kodu Kapalı Forum Kuralları
bak hele bak bak seyirci sanki şarkısı